8 Kasım 2018 Perşembe

NURAY BAŞARAN: "ANIL ÇEÇEN’DEN YENİ KİTAP! TÜRKİYE VE ORTADOĞU: TÜRKİYE’NİN KADERİ ORTADOĞU’YA, ORTADOĞU’NUN GELECEĞİ TÜRKİYE’YE BAĞLIDIR"

ANIL ÇEÇEN’DEN YENİ KİTAP! TÜRKİYE VE ORTADOĞU: TÜRKİYE’NİN KADERİ ORTADOĞU’YA, ORTADOĞU’NUN GELECEĞİ TÜRKİYE’YE BAĞLIDIR
NURAY BAŞARAN
Son yıllarda sürekli ‘ayak üstünde ‘duran ya da tutulan  Türkiye’de, küresel güçlerin senaryolarına karşı bir direnç geliştiği ve senaryoların da bir bir deşifre edildiği dönemi yaşıyoruz.
Hatta daha da ötede yerel seçimlere giderken,  bölgedeki gelişmeler konusunda bir o kadar dikkatliyiz. Ve özellikle doğu ve güneydoğuda seçeceğimiz belediye başkanlarının devletin üniter yapısının korunmasında etkin ve mücadele edebilecek kapasitedeki kişiler arasından seçilmesini konuşuyoruz.  
Bir yandan güneyimizde oluşturulmaya çalışılan ‘garnizon devlet’ e karşı Fırat’ın Doğu’sundaki terörü temizlemek için yola çıktık. Bir yandan en yakın müttefikimiz bizim için terörist olanlara silah yardımı yapıyor. Ve bu konuda bıçak sırtı diyaloglar ve ilişkiler götürüyoruz.
Ve küresel güçlerin Ortadoğu’daki enerji savaşları ve planları her gün bölgede yeni savaş senaryoları da yaratmaktadır. İşte tam da bu savaşa her geçen gün daha da yaklaştığımız bu günlerde,  Prof. Dr. Anıl Çeçen’in Türkiye ve Ortadoğu adlı yeni kitabı raflarda yerini aldı. Kitap bu konularda bilinmeyenleri ve göremediklerimizi anlatıyor.
Kitap sadece küresel sermayenin 100 yıllık projeler yaptığı ve dünyanın merkezi Ortadoğu’yu anlatmakla kalmıyor. Kitabın ikinci başlığında yer aldığı gibi, ‘TÜRKİYE’NİN KADERİ ORTADOĞU’YA, ORTADOĞU’NUN GELECEĞİ TÜRKİYE’YE BAĞLIDIR’ diyor. Ve bunun gerekçelerini bir bir ortaya koyuyor.
Türkiye ve Ortadoğu
Devletleri, ülkeleri, toplumları ve hukuka dayanan kamu düzenlerini inceleyen bir bilim dalı olarak kamu hukuku alanında çalışan bilim adamının uzmanlık yaklaşımları doğrultusunda hazırlanan kitap, içinde bulunduğumuz dönemin ana sorunu olan hegemonya, kavga ve çekişmelerin perde arkasında yatan siyasal manevra ve komploların açıklığa kavuşturulması açısından  önemli açılımlar getiriyor.
Türkiye ile bir bölge olarak Ortadoğu’nun aynı bölgede bulunmaktan kaynaklanan konuları, içinden çıkılamayacak derecede olan karışıklığa ve merkezi alanda ortaya çıkan kördüğüme de çözümler sunuyor.
Halk kitlelerinden saklanan gerçek durumları da ortaya koyan kitapta , dünyanın ortasında hazırlanan yeni dünya savaşlarının senaryoları da deşifre ediliyor. Evrensel barışa gidebilecek bir bölge barışının tesisinin yolları aranıyor.
Yazar, Atatürk’ün, ‘yurtta’ ve ‘dünyada’ barış ilkesinin yanına ‘bölgede’ ibaresinin eklenmesi gerektiğini savunarak, ‘Ancak o zaman Türkiye ve Ortadoğu için yeni bir gelecek sağlanabilecektir. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilelebet payidar kalabilmesi için Türk Halkı,  Ortadoğu halkları ile yakınlaşarak ve bir dayanışma düzeni oluşturarak her türlü terör ve savaş senaryolarına karşı çıkmak zorundadır’ diyor ve ekliyor:
‘Gelinen noktada barış sağlanırsa,  yeni bir düzen kurulabilir. Terör ve savaş devam ederse,  şu an var olan devletler dünya sahnesinden silinecek ve haritalar savaş sonrasındaki güç dengelerine göre yeniden çizilecektir.’
Tam da zamanı’…Anıl Çeçen’in kitabı bir solukta okunuyor.

Kaynak: ANIL ÇEÇEN’DEN YENİ KİTAP! TÜRKİYE VE ORTADOĞU: TÜRKİYE’NİN KADERİ ORTADOĞU’YA, ORTADOĞU’NUN GELECEĞİ TÜRKİYE’YE BAĞLIDIR - Nuray Başaran

17 Ekim 2018 Çarşamba

YENİ KİTAP "Türkiye ve Ortadoğu" Prof. Dr. Anıl Çeçen, DESTEK YAYINLARI -Türkiye'nin Kaderi Ortadoğu'ya Ortadoğu'nun Geleceği Türkiye'ye Bağlıdır

Türkiye ve Ortadoğu
Prof. Dr. ANIL ÇEÇEN
DESTEK YAYINLARI
Türkiye'nin Kaderi Ortadoğu'ya Ortadoğu'nun Geleceği Türkiye'ye Bağlıdır
Ekim-2018, ANKARA

Devletleri, ülkeleri, toplumları ve hukuka dayanan kamu düzenlerini inceleyen bir bilim dalı olarak kamu hukuku alanında çalışan bir bilimadamının uzmanlık yaklaşımları doğrultusunda hazırlanan bu kitap, içinde bulunduğumuz dönemin ana sorunu olan hegemonya kavga ve çekişmelerinin perde arkasında yatan siyasal manevra ve komploların açıklığa kavuşturulması açısından yararlı bir açılım getirmekte, bir ülke olarak Türkiye ile bir bölge olarak Ortadoğu’nun aynı bölgede bulunmaktan ileri gelen konumları, içinden çıkılamayacak derecede karışık bir durum yaratırken, merkezi alanda ortaya çıkan kördüğümün çözülmesi için, bu kitapta olduğu gibi yeni bakış açılarının ve egemen güçler tarafından engellenen farklı yönlerdeki aykırı görüşlerin sağlıklı bir biçimde bölge halklarına anlatılması gerekmektedir.
TÜRKİYE VE ORTADOĞU ismini taşıyan bu kitap, halk kitlelerinden saklanmak istenen gerçek durumları dile getirerek, dünyanın ortasında hazırlanan cihan savaşı senaryolarının önlenmesi için evrensel barışa gidebilecek bir bölge barışının tesisi hedefi doğrultusunda hazırlanmıştır. Bu aşamada Türkiye varlığını koruyabilmek için “yurtta” ve “dünyada” barış ilkesinin yanına kesinlikle “bölgede” ibaresini de eklemek zorundadır. Ancak o zaman Türkiye ve Ortadoğu için yeni bir gelecek sağlanabilecektir. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilelebet payidar kalabilmesi için Türk halkı Ortadoğu halkları ile yakınlaşarak ve bir dayanışma düzeni oluşturarak her türlü terör ve savaş senaryolarına karşı çıkmak zorundadır. Gelinen noktada barış sağlanırsa yeni bir düzen kurulabilir, terör ve savaş devam ederse şu an var olan devletler dünya sahnesinden silinecek ve haritalar savaş sonrasındaki güç dengelerine göre yeniden çizilecektir.
Prof. Dr. Anıl Çeçen

20 Ağustos 2018 Pazartesi

Prof. Dr. ANIL ÇEÇEN "KÜLTÜR VE POLİTİKA" Nadir Kitap (GÜNDOĞAN) Alt Resim: İkinci Türkiye Büyük Millet Meclisi.TBMM.ANKARA



Ulus Devlet-Türkiye Cumhuriyeti "Prof. Dr. Anıl ÇEÇEN-ULUS DEVLET TÜRKİYE CUMHURİYETİ" -Anil Çeçen son kitabı yayınlandı.Anayurt Gazetesi-Röportaj: M Yahya EFE

Ulus Devlet-Türkiye Cumhuriyeti
Prof. Dr. Anıl ÇEÇEN’in geçen ay içinde “ULUS DEVLET - TÜRKİYE CUMHURİYETİ” adını taşıyan son kitabı yayınlandı.
Bu kitabı üzerine yazar bilim adamı Çeçen ile şu görüşmeyi yaptık. Ankara üniversitesi Hukuk Fakültesi Kamu Hukuku Prof. Dr. Anıl ÇEÇEN’in geçen ay içinde “ULUS DEVLET - TÜRKİYE CUMHURİYETİ” adını taşıyan son kitabı yayınlandı. Bu kitabı üzerine yazar bilim adamı Çeçen ile şu görüşmeyi yaptık.
Sayın Çeçen neden böyle bir kitap yazmağa gerek gördünüz?
Sayın Efe, son yıllarda giderek küresel bir saldırıya dönüşen emperyalizmin ulus devletleri hedef alması nedeniyle, Türkiye Cumhuriyeti Ulus devletini ele alan ve bu siyasal yapılanmanın bugünün koşulları açısından bütünsel bir değerlendirmesini yapan bir kitap olarak çalışmamı hazırladım. Kitap incelendiğinde görülecektir k, tarihsel süreç içerisinde Türklerin bu topraklarda ulus devlet kurmaları konusunda haklı nedenleri bulunmaktadır. Türklerin ulus devlet kurmalarını sanki suçmuş gibi yansıtan emperyalizm işbirlikçisi ve mandacı federasyoncu bir saldırı kampanyasına karşı, Türkiye Cumhuriyeti ulus devletini kurmanın haklı nedenlerinin bu günkü Cumhuriyet kuşaklarına anlatılması gerekiyordu. Kitabımın böylesine bir misyonu bulunmaktadır.
Ulus devletler yıkılacak mı?
Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra başlamış olan küresel sermaye ve ulus devletler savaşını yirmi yıl sonra ulus devletler kazanmıştır. Küresel sermaye bütün dünyaya egemen olabilmek için bu doğrultuda ekonomik alanı sınırlayan ulus devletleri ortadan kaldırmayı planlıyordu. Esas hedef şirketler büyürken devletlerin küçültülmesiydi. Bu doğrultuda Sovyetler Birliği ve Yugoslavya gibi federasyonlar parçalanmış, Irak ve Afganistan gibi ülkelere askeri saldırılar ve bölücü savaşlar zorla dışarıdan dayatılmıştı. Şirketler tekelleşerek büyürken, devletlerin eyaletlere bölünerek küçültülmesi planlanmıştır. Bu sonucun elde edilmesi için uluslar düşman ilan edilmiş, etnik kimlikler insan hakları adına desteklenerek ulusal yapılar parçalanarak etnik küçük devletçikler olarak geleceğin eyalet devletleri yaratılmak istenmiştir. Bu doğrultuda Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti ulus devletine ciddi bir küresel saldırı planı küresel sermaye destekli olarak medya üzerinden yürütülmüştür. Ne var ki aradan geçen yirmi yıllık süre içerisinde bu planlar başarısız kalmış ve ulus devletler ayakta kalarak, küresel sermayenin tekelci şirketler aracılığı ile medya üzerinden yürüttüğü saldırı kampanyaları sonuç vermemiştir. Bu nedenle, küresel emperyalizm savaşı kaybetmiş ve ulus devletler bu savaştan kendilerini savunarak ve güçlenerek galip çıkmışlardır. Türkiye cumhuriyetinin bugün dimdik ayakta kalması da bu ulus devlet zaferini açıkça ortaya koymaktadır.
Küresel sermaye emperyalizmi yenilgiyi kabul edecek mi?
Küresel sermayeyi ırkçı bir yaklaşım ile elinde tutan siyonist lobiler, kendi inançları doğrultusunda dünyanın merkezini ele geçirebilmek üzere Büyük İsrail projesini oluşturmak için bir İran savaşını zorla ABD’ye dayatmaktadırlar. İsrail’i kurtarmak çin yapılan bir haksız savaş olarak Irak işgalinden sonra İran’ın gündeme getirilmesi, merkezi coğrafya devletlerinin parçalı bir yapıya zorlanması anlamına gelmektedir. Türkiye’de bir merkezi coğrafya ülkesi olarak Atlantik emperyalizmi ve İsrail Siyonizminin parçalı bir yapıya yani eyaletlerden oluşan bir federasyona zorladığı bir devlettir.
Bu nedenle Türkiye Cumhuriyetinin ulus devlet yapısını devre dışı bırakmak üzere, ABD ve İsrail ikilisi Türkiye’ye Kuzey Irak üzerinden açılım adı altında parçalanmayı dayatmaktalar ve bunu da demokrasi diye Türk ulusuna yutturabilmenin girişimlerini sürdürmektedirler. Bu doğrultuda küresel sermayeyi kontrol eden Siyonizmin yenilgeyi kabul etmediği ve bütün dünyayı kndi projesi doğrultusunda bir üçüncü dünya savaşına ya da Armegedon adlı kıyamet senaryosuna zorladığı görülmektedir. Küçük İsrail’in iki yüz den fazla ulus devleti karşısına alarak kürsel emperyalizmi siyonizmin zaferi için dayatması bundan sonra mümkün görünmemektedir.
- Türkiye bir ulus devlet olarak gelecekte ne yapmalıdır?
Türk devleti diğer bütün ulus devletler gibi küresel sermayenin dıştan kumandalı saldırı planlarına hedef olduğu için, böylesine büyük bir küresel saldırıya karşı kendisine koruyabilmek üzere, kendi bölgesindeki komşu ulus devletler ile işbirliği yaparak kendisini koruyabilmelidir. İmparatorluk sonrasında Türkiye Cumhuriyeti gibi orta boy bir devlet kuran Atatürk, Mussolini ve Hitler ile Sovyetler Birliği gibi büyük tehditlere karşı ikinci dünya savaşı öncesinde Balkan ve Sadabat Paktlarını oluşturarak Türk ulus devletini kurmuş ulus devletler ile dayanışma halinde bir bölgesel dayanışma ve güvenlik paktına yöneltmiştir .Tarihten gelen bu ders ve uygulamanın günümüzde yeniden hatırlanması , ulus devletlerin büyük emperyal güce karşı kendilerini koruyabilmeleri açısından önem taşımaktadır. Türkiye cumhuriyeti ulus devleti, bu bölgedeki bin yıllık Türk egmenliğinin diğer temsilcileri olan Selçuklu ve Osmanlı döneminden kalan bölgedeki ulus devletleri yeni bir bölgesel merkezi birliğe yönlendirmesi gerekmektedir. Türkiye Cumhuriyetinin bugünkü yönetiminin başında olduğu devletin krucu iradesini temsil eden kurucu başkan Atatürk’ün izinden giderek ,yeni bir Balkan ve Sadabat paktları oluşumunu merkezi Devletler birliği çatısı altında oluşturması gerekmektedir .Ulus devletlerin tek başına büyük emperyal güçlere karşı güçlerinin yetmediği noktada komşuluk dayanışması içinde hareket etmeleri zorunludur . Balkan ve Sadabat paktları ile Türkiye ikinci dünya savaşına girmekten kurtulmuştur. Bugün İsrail’in zorladığı üçüncü dünya savaşına karşı benzeri bir dayanışma ve güvenlik ittifakına gereksinme vardır.
Bir hukukçu ve kamu hukuku uzmanı olarak ulus devletimiz için ne diyorsunuz?
Ulus devletimize saldırıların işbirlikçi ve mandacı çevrelerin Truva atı olarak hareket etmesiyle tırmandığı bu aşamada, Türk ulus devletinin tarihsel olarak ortaya çıkış sürecini iyi bilmek gerekmektedir Türkiye Cumhuriyeti devleti hukuksal süreç içerisinde meydana gelmiş bir hukuk devletidir. Bu doğrultuda Türk devletinin hukuki dayanakları olan Amasya genelgesi, Erzurum ve Sivas Kongresi kararları, Atatürk’ün Türkiye Büyük millet Meclisine ilk anayasa taslağı olarak sunduğu Halkçılık Programı, I921 Anayasası ve Lozan Antlaşması metinlerini bugün her Türk vatandaşının iyi bilmesi gerekmektedir. Bu hukuk belgeleri iyi hatırlanırsa Türkiye Cumhuriyeti ulus devletine yapılan saldırı ve eleştirilerin hepsinin haksız ve hukuk dışı olarak kalmağa mâhkum oldukları anlaşılacaktır. Türkiye Cumhuriyeti bugün bütün emperyal saldırılara karşı ayakta kalacak ve kendi ulus devlet modeli ile bütün Avrasya ülkeleri için hem merkez hem de model ülke olarak yön gösterecektir. Türkiye Cumhuriyeti Atatürk’ün söylediği gibi bir ulus devlet olarak sonsuza kadar yaşamını sürdürecekti. Ben bu kitabım ile böylesine bir ulusal sürece katkıda bulunmağa çalıştım.
M.Yahya EFE röportaj

17 Temmuz 2018 Salı

Prof. Dr. Anıl Çeçen’den kaynak bir eser: “Atatürk’ün Kültür Kurumu HALKEVLERİ”18 Nisan 2018

Prof. Dr. Anıl Çeçen’den, dev bir kaynak eser: “ATATÜRK’ün Kültür Kurumu HALKEVLERİ” 18 Nisan 2018

Atatürk’ün Cumhuriyet rejimini dayandırdığı Halkçılık anlayışının halk okulları ve ulusal kültür merkezleri olarak kurmuş olduğu Halkevleri hakkında ilk yapılan bilimsel araştırma, genişletilmiş üçüncü baskısıyla okura ulaşıyor…

Atatürk Halkevlerinin ikinci dönemde kültür sekreteri, genel sekreter ve ikinci başkan görevlerinde bulunan Prof. Dr. Anıl Çeçen, on beş yıllık Halkevciliği sırasında yaptığı çalışmaları, araştırmaları ve topladığı belgeleri kitabında değerlendiriyor.
Prof. Çeçen’in titizlikle hazırladığı “Atatürk’ün Kültür Kurumu HALKEVLERİ”nin genişletilmiş 3. Baskısı Tarihçi kitabevi etiketiyle raflardaki yerini aldı.

Türkiye Cumhuriyeti devlet modeli oluşturulurken katı bir milliyetçilik baskısı uygulanmamış ve halkçılık anlayışına dayanan bir ulus devlet, HALKEVLERİ sayesinde kurulabilmiştir. Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nı kazandıktan ve devleti kurduktan sonra ortaya koyduğu devlet modelini geleceğe dönük çizgide kurumlaştırırken, Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu ile birlikte HALKEVLERİ’ni de aynı dönemde kurmuştur. Halkçılık anlayışına dayalı bir ulus devlet kurulurken Türk tarihi ve Türk dili esas alınmış ve bu siyasal birikim, HALKEVLERİ gibi bir yaygın eğitim kuruluşu ile halk kitlelerinin tabanına ulaştırılmıştır. Çok uluslu imparatorluktan geri kalan eski Osmanlı ahalisi ulus devlet çatısı altında bütünleştirilirken, birbirinden farklı toplumsal gruplar halkçılık uygulamaları üzerinden HALKEVLERİ aracılığı ile kaynaştırılmaya çalışılmıştır. Az zamanda il ve ilçelerde 500’e yakın HALKEVİ şubesi, köylerde ise 5000 civarında HALK ODASI devreye girerek ulus devletin halkçılık temeline oturtulması doğrultusunda, halka doğru yönelen ve halkın ayağına giden çalışmalar yapılmıştır.

HALKEVLERİ, Köy Enstitüleri ve Millet Mektepleri ile birlikte Kemalist rejimin toplumsal kurumları olarak tarih sahnesine çıkmışlardır. Din sorunu yüzünden Köy Enstitüleri üzerinde epeyce çalışmalar yapılmıştır. Sovyetler Birliği nedeniyle ise HALKEVLERİ ile ilgili gereken çalışmalar soğuk savaş yıllannda yapılamamıştır. Cumhuriyet rejimi kurulurken, laik devlet modeli ile birlikte halkçı çizgide toplumsal örgütlenme yapılanmasına öncelik verilmiştir. Emperyalizm ikinci dünya savaşı sonrasında merkezi alana gelirken, hem Köy Enstitüleri hem de Halkevleri dış baskı ile kapattırılmıştır. Böylece laik ve çağdaş ulus devlet tasfiye edilerek, alt kimliklerin hortlatıldığı bir model ile yeniden hem şeriat toplumuna, hem de alt kimlikçi eyaletler ile emperyalizmin güdümlediği uzaktan kumandalı federasyon sistemine doğru Türkiye zorlanmıştır. Küreselleşme döneminde Türkiye Cumhuriyeti bütün bölge ülkeleri ile birlikte yeniden ortaçağ düzenine doğru yönlendirilirken, Türkiye Cumhuriyetinin çağdaş bir devlet olmasına sağlayan kuramlardan birisi olarak, HALKEVLERİ modelinin bugünün koşullarında yeniden ele alınarak tartışılması gerekmektedir. İşte o zaman, Atatürk’ün neden etnik alt kimlikçiliğe karşı çıktığı ve bunun yerine halkçı bir ulusçuluğu dayanışmacı ve bütünleştirici çizgide benimsediği daha iyi anlaşılacaktır. Misakı Milli sınırları içinde üniter devletin kurulmasında, HALKEVLERİ üzerinden geliştirilen halkçılık anlayışının önemli bir bütünleştirici rolü bulunmaktadır. Bu kitap, yazılışından otuz yıl sonra bu gerçekleri genç kuşaklara anlatmak için üçüncü kez yeniden yayınlanmaktadır.

Prof. Dr. Anıl Çeçen, Atatürk’ün Kültür Kurumu HALKEVLERİ, Genişletilmiş 3. Baskı, Nisan 2018, Tarihçi Kitabevi, 448 Sayfa

TARİHÇİ KİTAPEVİNE ULAŞMAK İÇİN TIKLAYINIZ